Seçimler olduğu zaman birden bire ortaya çıkan ve adaylar ile kapalı kapılar ardından pazarlıklar yapan Yalova’da aşağı yukarı 600 dernek var.
Yalova’da bugüne kadar hiçbir siyasetçi bu dernekler hakkında görüşte bulunmazken eski Yalova belediye başkanının sosyal medya üzerinden, “Zavallı siyasetçi acemiyse STK’lara paçayı kaptırıverir! Demesi bazı tabela derneklerinin tepkisini çekti.
Bugüne bu ne yaptığı belli olmayan ve seçim zamanında Koçal’ın dediği gibi acemi siyasilerin onlarla poz verdiği bu sivil toplum kuruluşları mırıldanırken, Koçal sosyal medya paylaşımında,” Mış gibi yapılan ve sadece şekil şartın yerine geldiği işlerden biri de Kent konseyidir.
Yalova, Yerel Gündem 21’i ülkemizde ilk kuran kentlerden biridir. Belediye tarafından 2000 yılında hayata geçirmiştik. Kent konseylerinin temelde iki amacı vardır; sivil toplum yapılanmasıyla ‘Şehir Hakkı’na sahip çıkacak ‘ortak aklı’ oluşturmak ve bu doğrultuda kamuoyu oluşturarak seçilmişlerin önüne çıkabilecek şahsi çıkara dayalı engelleri toplumsal baskıyla ortadan kaldırmak. Ve en büyük beklenti de demokratik katılımın sağlanmasıdır.
Başlangıçta akademik meclis, gençlik meclisi, kadın meclisi ve mahalle meclisleri olarak örgütlenmiştik. O dönemde yapılan birçok faaliyet vardı. Meselâ mahalle meclisleri marifetiyle mahallenin yatırım talebi oluşturuluyor, istenen yatırımların maliyetleri hesaplanıyor ve bütçe imkânın sınırlı olması dikkate alınarak tüm mahallelinin katılımıyla tespit edilen yatırımların öncelik sıralaması yapılıyordu.
İnternet üzerinden ve evinde imkânı olmayanları da düşünerek birkaç noktaya konulan ‘Kiosk’lar aracılığıyla halkoylaması yapılıyor ve mahallede o yıl yapılacak yatırımlar şeffaf olarak halk ile paylaşılıyordu.
KAPATIN GİTSİN
Galiba 2002 yılıydı. İlk uygulamayı Rüstempaşa mahallesinde yapmıştık ve oylamada %70 katılım gerçekleşmişti. Kent konseyleri belediyeye göbekten bağlıdır, çünkü masraflarının karşılanacağı başka bir dayanağı yoktur. Belediyeye beklenen katkıyı vermeyecekse, sadece makam tatminine yarayacaksa, kapatın gitsin. Mış gibi yapılan işler israftır” dedi.
“Aslında ‘mış’ gibi yapan dernekler de hiçbir işe yaramaz ama kendinde toplumsal bir güç vehmederek özellikle seçim zamanları makam veya maddi çıkar beklentisine girmekten geri durmazlar.
ACEMİ SİYASETÇİ
Zavallı siyasetçi, hele bir de acemi ise paçayı kaptırıverir bunlara. Aslında bazılarının önemli bir ağırlığı olması gerekir; meselâ ‘hemşeri’ dernekleri”
Türklerin her halükârda devletsiz kalmamasında, sınıfsız bir toplumsal yapının oluşmasında, kültürel sürekliliğin sağlanmasında ve adaletsiz uygulamalara karşı işbirliğinin örgütlenmesinde en önemli pay, boy örgütlenmeleri olduğunu dile getiren Koçal, “ Bir sohbetimizde Prof. Ahmet Taşağıl, bu kabulden hareketle hemşeri derneklerini Türk milletinin tarih içindeki boy örgütlenmesine benzetmişti.
Tabii ki hemşeri derneklerinin asli görevlerini yapması kaydıyla. Ama birçok konuda olduğu gibi bu hemşeri dernekleri de kendine yabancılaşan toplum hayatının bir yansımasıdır.
“İşin suyu çıktı”
Kendi tabiriyle “mış” gibi yapan derneklerin kişilere başkan, yönetici gibi sıfatlar kazandırması işin cazibesini arttırdığını vurgulayan Koçal, “Doğal olarak ve heveslisi çok olur. Bu sıfatlarla sadece kurum ziyareti, açılış ve etkinliklerde boy göstermek gibi çok ‘möhüm’ bir icraat yaparlar.
Hepsi bundan ibaret olsa da bu möhüm faaliyeti sosyal medyada paylaşarak dijital çağın tatminiyle mutlu olurlar. Bu derneklerin bir de toplumsal güç aldatmacasıyla kamu kurumlarının sağladığı imkân dâhilinde gelir elde eden organizasyonlar yapabilmeleri ve bu fırsatın bazı kişiler için geçim kaynağı anlamına gelmesi, artık işin suyunun hepten çıktığının resmidir. Bozulmayan ne kaldı Allah aşkına!” dedi.